Makale Başlığı: Sanatta Estetik

Sanatta Estetik

Yazar: Prof. Dr. Kutlu Sevin • Eklenme Tarihi: 28.03.2010 • Görüntüleme: 7.257

Özet:
Bilim olarak estetiğin konusu ve sanatta estetik üzerinde herkesin oybirliğine vardığı bir tanım hiçbir zaman olmamıştır. Estetik kelimesi ilk defa Alman Filozofu Alexandre Baumgarten tarafından kullanılmıştır. Bu kişi yazmış olduğu kitaba Aesthetica ismini vermiştir. Bu bilim öteden beri antik ulusların felsefe lerinde var olan bir alandır.

Kelimeler:
sanat, estetik, Alexandre Baumgart, metafizik, güzel, sanat eseri, felsefe, sanatçı, imge, sembol, biçim, öğe, doğa

Bilim olarak estetiğin konusu ve sanatta estetik üzerinde herkesin oybirliğine vardığı bir tanım hiçbir zaman olmamıştır. Estetik kelimesi ilk defa Alman Filozofu Alexandre Baumgarten tarafından kullanılmıştır. Bu kişi yazmış olduğu kitaba Aesthetica ismini vermiştir. Bu bilim öteden beri antik ulusların felsefe lerinde var olan bir alandır. Bu da gösteriyor ki bilim olarak estetiği kuran Baumgarten değildir. Sanatta estetik Kavramının bir anlamı da güzel dir. Bu bilim, Metafizik estetik, psikolojik estetik, sosyal estetik, filozofik estetik gibi alanlara ayrılır. Estetik bilimini öğrenmekle insan sanatçı olmaz ancak sanatçının güzellik anlayışını kavrayabilir.

Estetik bilimi ilk kez eski Yunanistan’da ortaya çıkmışsa da belli başlı bir bilim dalı olarak devam etmemiştir. Sokrat, yazılarında sanatın idealist ve spiritüalist bir doktrini yapmıştır. Platon da bazı eserlerinde bu meseleyi tekrarlamış ve bir filozofun, bir hükümet adamının düşüncelerinde ve milletin terbiyesinde güzel in alacağı yeri göstermeye çalışmıştır. Aristo da güzellik nazariyelerini tahlil ederek sanatın esasını tabiatı taklitte bulmuştur. Fakat tabiatdan maksadı tabiatın özündeki ideal güzelliktir.

Estetik, sanatta kimi olayların eleştirel çözümlemesi yanında, sanatsal tasarımın genel yasalarını temellendirmek, sanatsal kavramları ve kategorileriyle tanımlamak amacı ile, somuttan soyuta devam eden bir sanatsal serüvenin kuramsal yorumunu kendi alanı içine alır. Sanatsal etkinliğin, çeşitli yollarla dışa vurumlarını çözümlemede ve değerlendirmede, bilimsel öğreti ölçütlerinin oluşturulmasına estetik, önemli oranda katkıda bulunur. Buna göre estetiğin konusu üzerine iki farklı görüşü ileri sürenler vardır. Birinci görüşe göre, sanatta estetiğin bir tek konusu vardır o da, sanatın evrim yasaları ve sanatsal yaratımın özüdür. İkinci görüşe göre, estetik ile genel sanat kuramı birbirinden büsbütün ayrı iki bilimdir. Genel sanat kuramı, sanattaki evrim yasalarını ve sanatsal yaratının özünü inceler, buna karşılık Estetik de, sanatta ve gerçeklikte güzelin bilimidir.

Bu iki görüş, sanatta estetiğin tanımı nı yaparken pek çok şeyi dışarıda bıraktıkları için, her iki bakış açısı da, kuşkusuz aynı derecede kabule değer bulunmaktan uzaktır. Çünkü estetik, sanatın özünü ve evriminin yasalarını olduğu kadar, güzel in çeşitli dışa vurumlarını da inceler. Dünyanın estetik özümsemesinin, sanatın sınırlarını aşacağını, sanatsal yaratıyı kapsamına aldığı gibi, gerçeklik karşısında insanın koyduğu estetik tavrın daha başka yönlerini içereceğini kabul eden görüşler de vardır. Her durumda; sanat, tarih boyunca estetiğin başta gelen konusu olmuştur. Bilimsel öğretide sanatta estetiğin temel ilkelerinin her şeyden önce, sanatsal pratiğin genelleştirilmesine dayanmasının nedeni de budur. Estetiğin asıl görevi, modern sanatın kuramsal yorumuna girişmek, ama bunun yanı sıra da modern sanatın üzerinde belli bir etkide bulunmaktadır.

Sanatta estetiğin temel sorunlarından biri, sanatta biçim ile içerik ilişkisi sorunudur. Biçimle içeriğin birliği, içeriğin önceliği ve biçimin etkin rolü gibi etkenler estetiğin sorunları arasında yer alır. Ancak estetik bağlamda sadece bu ilkelerle yetinmek yeterli olmaz. Estetik, biçim ve içerik dahil diğer güzel ilişkilerini konusu içerisine alır. Aristo’ya göre sanat, eşyada devamlı var olanı taklitten doğmuştur. Biçim değişime uğrayabilir ama öz kalıcıdır. Platon’a göre ise; Bozulmaya ve değişmeye meyilli olan obje güzel olamaz. Estetik, müzik, tiyatro edebiyat veya plastik sanatların parçasal kuramların verilerinden yola çıkarak yeni genellemelere ve sonuçlara yönelir. Bu parçasal kuramların her biri farklı sanat alanlarının kendi özgül ve özgün çizgilerini incelerken, bir sanat alanının niteliği ile diğer sanat alanının niteliğini birbirine karıştırmaz. Estetik, bir dünya görüşüne bağlı olduğu ve yöntem bilimsel bir kapsam taşıdığı için, eleştirel çözümlemenin yönelişini ve ilkelerini belirler. Bilimsel öğretide estetik, hem kurala ve dogmatik kurgulamalara ve hem de sanatta uygulaması karşısında edilgen, seyirci kalan tutuma karşı aynı derecede yabancıdır. Estetiğin bir kurallar sistemi oluşturduğunu öne sürerek; sanatsal olayları çözümlemesinde ve açıklamasında estetiğin sanattan ve eleştiriden önce gelmesi gerektiğini savunan kimi görüşler de vardır.

Bilimsel öğretide estetik, sanatçı ya, kurgusal olarak belirlenmiş, sanatta uygulama ile hiçbir ilgisi olmayan yasa ve kuralları bildirmez. Modern sanat dönemlerinde sanatçılar, bazen kendilerini sembolik etkinliklerle ifade ederler. Semboller ve imgeler, sanatçının renk ve biçimleriyle birleşip, eseri ortaya çıkarır. Bu eserde duyguların yoğunlaşmasıyla gereksiz ayrıntılar atılır ve etki bu şekilde ortaya çıkar. Öğeler biçimleri oluşturmalı ama bu arada kendileri eriyip gitmemeli. Sanatçı, yapıtında resim, motif ya da grafikten oluşan bir geometrik mantık ile işe başlar. Bununla birlikte eser bitene dek bu mantık sanatçıyı sınırlar gibi bir zorunluluk taşımaz, sadece temel bir kaygı vardır. Geometrik imgelemin soyut yaratıkları olarak da tanımlanabilecek bitkisel ve hayvansal motifler, birer geometrik soyutlama olarak algılanabilir.

Sanat eseri, sanatçının kendi yaratıcı gücü, yeteneği ve coşkusunun oluşturduğu estetik objedir. Doğa kendi başına güzel değildir. Nesneler dünyası tinsellikten yoksun, bir madde dünyasıdır. Yaratma olayı, sanatçının algıladığı maddi varlığa duygu, düşünce ve hayal gücünü katması olayıdır. Bir sanat eseri, sanatçının kendinden kattığı değerlerle anlam kazanır. Maddi varlığı böyle tinselleştirmek, maddeye biçim vermek demektir. Biçim kazanmış, tinsellik kazanmış maddi varlık artık maddi varlık olmaktan çıkar ve bir sanat eseri olur. Ölümlü olan madde, tinselleşince, biçim alıp bir sanat eseri haline gelince, ölümsüzleşir. Sanat eseri bir kere oluşan bir üründür. Bu nedenle sanat eseri özgündür, ikinci örneği yoktur.