Makaleler Makale ve Araştırmalar Makaleler Aktütün Bize Ne Anlatıyor - 1
Makale Başlığı: Aktütün Bize Ne Anlatıyor - 1

Aktütün Bize Ne Anlatıyor - 1

Yazar: Zafer Kalfa • Eklenme Tarihi: 05.10.2008 • Görüntüleme: 4.639

Özet:
Hep dedik, yine diyoruz: Teröristi dağda arayan zihniyetin bir sonucudur bu. Terörle değil de teröristle mücadele etmenin bedelidir bu. Kim yapıyor bu hatayı? Yanlışı nerede yapıyoruz? Yanlış mı yapıyoruz?

Kelimeler:
TERÖR,ABD,MEDYA,TSK...

                                                            AKTÜTÜN BİZE NE ANLATIYOR?

                                                                                 1.bölüm 

    Hayır. Susmayacağız, alışmayacağız. Boş vermeyeceğiz! Yine yazacağız. Bu, içimizden taşan bir acıdır; nasıl tutabiliriz? Bu, aklımızı, düşüncemizi zorlayan bir meseledir, nasıl es geçebiliriz? Onurlu düşünen her birey gibi yine konuşacağız! 
    Aktütün Karakolu’na düzenlenen yeni baskın ve 15 şehit… alışmamız, artık boşvermemiz isteniyor. Bu kadar basit değil; daha ölmedik! 
    Hep dedik, yine diyoruz: Teröristi dağda arayan zihniyetin bir sonucudur bu. Terörle değil de teröristle mücadele etmenin bedelidir bu. Kim yapıyor bu hatayı? Yanlışı nerede yapıyoruz? Yanlış mı yapıyoruz?
Sakince düşünelim. Karar verelim ve gücümüz yettiğince bu fikri herkese sunalım. Kalan sağlar bizimdir! 
    Meselemiz terör. Alt başlıklar: siyaset, ABD, AKP, medya ve TSK…
Uzun yıllardır devam eden terörist saldırılar karşısında TSK, özellikle 90’lı yıllarda çok büyük başarılar kazandı. PKK adeta erimiş, çürümüş ama sonra ne olduysa eskisinden daha şiddetli saldırılara başlamıştı. Sanki bu örgüt, 90’larıdaki ağır darbelerin ardından harap olmamış da aksine büyümüştü. Mermi yedikçe büyüyen bir canavardı sanki PKK. Neden? Nasıl olur? Hemen anlaşılacak bir gerçek var: PKK, dünyadaki diğer terör örgütleri gibi siyasi destek alıyor. Yurt içinden ve de dışından arsızca destekliyorlar bu örgütü. Çünkü PKK, ABD-İsrail-İngiltere şeytan üçgeninin içinde büyüyen BOP (Büyük Ortadoğu Projesi)’nin mihenk taşlarından biridir. Çünkü Türkiye, BOP’nin önünde büyük engeldir. Hem coğrafi konumu hem de anti-emperyalist geleneği Türkiye’yi BOP’nin engellerinden biri yapıyor. ABD, C. Rice’nin ağzından da bunu itiraf etti. Sırası gelmişken söyleyelim; diğer engel İran’dır ve bu amaçla Türkiye ile İran arasında bir savaş tertiplenmektedir. İki dost birbirini yiyecek, meydan esas düşmana kalacaktır. Dikkat! 
    Siyasetin PKK’ya verdiği desteği uzun yıllardır dile getiren bazı aydın ve siyasetçiler bu görüşleri nedeniyle şu an cezaevindedirler. Çünkü PKK ile ABD arasındaki ilişkiyi açığa çıkartmışlar ve işe çomak sokmuşlardır. Ardından bazı emekli askerler de bu desteği bildiklerini söylediler. ABD helikopterlerinin Kandil’deki terör kampına silah indirdiğini gözleriyle gören emekli subaylar var. Fakat nasıl oluyorsa Tuncay Özkanlar, İlhan Selçuklar, Doğu Perinçekler ve hatta teröre karşı mücadele veren emekli generaller PKK destekçisi oluyor da sürekli Diyarbakır gezileri düzenleyen yabancı ülke elçileri masum kalıyor (!) BOP kapsamında hız kazanan işgalci politikaların bir an önce meyve vermesini isteyenler Türkiye’nin Kıbrıs kadar önemsediği bir konu olan PKK terörü konusunda çeşitli kumpaslar düzenlediler. Önce PKK’yı maddesel yönden güçlü kıldılar. Adana’daki ABD üssünden kalkan onlarca helikopter PKK’ya silah taşıdı; ne acı… düşmana kendi evimizden destek götürttük! Halkta oluşan tepkiyi önlemek amacıyla da bir sınır dışı hücum düzenlendi. Tam bu işi hallettiğimizi düşünecekken sınırötesi hücumun istihbaratlarını ABD’nin verdiği açıklandı. Hoppala! ABD hem PKK’ya destek olup hem de TSK’ya neden istihbarat versin? Haydi, bunu yaptı; neden bu istihbaratı doğru versin? Nitekim K. Irak’tan elimiz boş döndük! Tekrar edelim; bu sınır dışı hücumun amacı, Türkiye’nin sinir birikimini azaltmak, tepkileri çürütmekti. Başardılar. PKK’ya siyasi desteğin ikinci aşaması sonra başladı: “Gel, düz ovada siyaset yap!”… Seçim meydanlarından, kürsülerden gönderilen bu gizli mesajın farkına varamayacak kadar aptal olmadığımızı biliyorlardı. Fakat farkına varanların seslerini susturmak için de ırkçılık yaftasını ikide bir üzerimize giydiriyorlardı. Kılıfı hep hazır tuttular. Neticede PKK artık mecliste temsil edilir oldu. Kürt halkının açlığı, sefaleti devam ediyor. Kürt zenginlerden hiçbiri memleketlerinde ticaret yapmıyorlar; hepsi Akdeniz plajlarında. Kürt milletvekilleri de Avrupa ülkelerinde çeşitli gizli pazarlıklarla meşguller. Yani mecliste Kürt halkı değil sadece PKK temsil edilmektedir. 


    Başa dönelim; PKK’nın arkasından kim vardı? ABD… Bunu artık resmî ağızlar bile zikrediyor. Bu durumda PKK da, PKK’nın resmî kolu olan yapılar da esasen Birleşik Devletler’in temsilcileridirler. Mantık yürütmek zor değil. Öyle a, modern, demokratik aklın bir çözümüydü bu(!) Aradan çok geçmedi; DTP’li vekiller PKK’ya terör örgütü diyemeyeceklerini açıkça belirttiler. Bu da demokrasinin bir gereğiydi (!) Böylece PKK artık yarı yarıya dokunulmazlık kazanmıştı. Cezayir’de Fransa’nın, Bangladeş’te İngiltere’nin ve Irak’ta ABD’nin kazandığı dokunulmazlık gibi…ve yine bu ezilen ülkelerdeki gibi Türkiye’de de vatan savunmak suç ilan edilecekti. Fakat bunun bir yolu olmalıydı; ne yapılmalıydı da halkın teröre olan tepkisini azaltacaklar aynı anda da ulusalcılığı suç kabul ettirteceklerdi. Aklımıza hep Libya’nın Kuva-ı Milliye’si olan Ömer Muhtar’ın işgalci İtalyan güçlerine karşı vatanı savunmak suçundan idam edilişi geliyordu! Buna rağmen CIA’nın sosyal-psikoloji masası harekete geçti ve korkulan oldu. Apo’ya “sayın!” dedik. Vatan savunması yapanları çeşitli bahanelerle hapse tıktık. Hata kimisini bir gece yarısı merdivenlerden yuvarladık, felç ettik! 
    Böylece işgal hareketinin medya boyutu da sağlam bir işleyiş kazanmış oldu. Nitekim işin bu kısmı çok önemliydi.