Makaleler Makale ve Araştırmalar Makaleler Edebiyat ve Sanat: Rahatı Kaçırmak
Makale Başlığı: Edebiyat ve Sanat: Rahatı Kaçırmak

Edebiyat ve Sanat: Rahatı Kaçırmak

Yazar: Mesut Hastürk • Eklenme Tarihi: 02.06.2007 • Görüntüleme: 4.030

Özet:
İçe bakan gözünüzü dışa çevirdiğinizde "gerçek sanat, gerçek estetik sorun" kaygısı olan neler-kimler var? Okullar, akademiler, Avrupa Fonları’nın peşinde koşan projesci yayıncı ve sanatçılar var! Büyük biraderin özünde siyasi projelerinin peşinde koşup kann ter içinde bağımsız sinema yaptığını düşünen yönetmeler, yazarlar var…

Kelimeler:
Edebiyat ve Sanat, Rahatı Kaçırmak, makaleler, Mesut Hastürk

İçe bakan gözünüzü dışa çevirdiğinizde "gerçek sanat, gerçek estetik sorun" kaygısı olan neler-kimler var? Okullar, akademiler, Avrupa Fonları’nın peşinde koşan projesci yayıncı ve sanatçılar var! Büyük biraderin özünde siyasi projelerinin peşinde koşup kann ter içinde bağımsız sinema yaptığını düşünen yönetmeler, yazarlar var…

Her ne kadar kendini yaptığı sanattan ekmek yemekle koşullamış ve bu ekmek için özünden vermiş olmayı fedakarlık olarak sindirme becerisi göstermiş şahsiyetler en masumlar listesinde yer alsalar da, bu trajediden onlara bir af kanunu çıkmaz. En başından ikircikli başladıkları öz'ü terk hicretinde vardıkları nokta sanat ve estetik yaratıarını aramada bir aşama, bir mesafe değil, yaptıkları işin (bu anlamda ürünün) karşılığı tokluk duygusu veren rehavettir. Buna eskiden Edebiyat Dostları çevresi Konformizm, Sanat Hareketi bidirisi de Sistem içi kalmak derdi. Biz her ikisini aynı kaba koyup Sistemli Konformizm demek durumundayız!

Eylemli bir sanat ve red sınavını başarısızlıkla ama sakin bir çözülme ile tarihe havale eden Sanat Hareketi çıkışından ve bitişinden bugüne dek sanat alanında konformizm’e eklenen halkalarda genişleme olmuştur. Kimi yazar ve sanatçılarda daha gelenekselçi düşünce etkileri kiminde ise daha avrupacı yaklaşımlar baskın hale gelmiştir. Avrupa merkezli fikirlerle kendini gelenekselle barıştıracak formüller arayan lokal savunucular bugün her türlü fikir oluşumunun ana çizgilerini ve günümüzün etkin sanat çevrelerini oluşturmaktadır.

Sanat’ın, özellikle şiir ve edebiyatta bir kaygı olarak izini sürmek imkanı pek kalmamış görünmektedir. Popüler yazı ürünlerini pazara sunan sistemden bahsetmiyoruz, bu sistem uzun zamandır dominanttır. Oysa bugün sözkonusu olan sadece sistemin dominantlığı değil, hemen hemen tüm sanat uğraşçılarının terkettiği bir öz’dür. Evet, sanatsal kaygı veren özden bahsediyoruz. Yayımlanan onca kitap, edilen onca söz ve dolaşan onca kelime var, ancak bunların ortaya geliş nedenleri, biçimleri, içerikleri bu temel kaygılardan büyük ölçüde uzaklaşmıştır.

Ürünlerde temel kaygı alıcı bulmak (meta) ile akademik (formal) olmak arasında gidip gemektedir. Metafor’un "Meta-form" olarak stsandardizasyonu sanat ve sanatçı oluşumunu ortadan kaldıran, varsa sesini boğan bir baksınlık kazanmıştır. Bu sürecin dışında tarif ve tanım bulmak zor olduğu gibi, bulanlar da mahallenin delisi ya da mazlumu olarak itibar görmemekte, hatta onlar topluca aşağılanmaktadırlar.

Ruhen eğitilmesi temel olarak imkansız sanatı salt forma sokan ve sanatçıdan başka her türlü zanaat eyleyeni mezun eden akademilerle, her türlü macera duygusundan, köktencilikten ve kendini aşma felesefesinden yoksun banal ve popüler ürünleri tekrar tekrar üretime sokan piyasa koşulları belirleyici olmuştur. Bu belirleyicilik karşısında tavır alan ve sanat kagısını temel sayan pek kimse yok gibidir. Bu belirleyiciliğin geçmiş koşullardan farkı, geçmişte muhalif ve maceracı sanat düşkünlerinin daha geniş alan bulması bugün ise onların da bu güdülerini büyük oranda yitirmiş ya da teslim etmiş olmalarıdır. Onlar da piyasa koşullarını koklayarak kendini var etmeye çalışmaktadırlar. Topluca pes edilmiştir.

Eleştiri konusunda bu yazı da tıpkı kendinden önce yaratılmış metinler gibi uzayabilir, ancak bu yolu kısaltmak için belli bir sanat kaygısı geleneğini, standardizasyonu, piyasacılığı ve mışcılığı reddeden bir tavra sahip çıkmak gerektiğini ifade etmek gerekiyor.

Sanatın sunumu ve sunum koşulları içinde binlerce kişiden giderek daha az sayıda olanına „nasip“ olduğu, o marjinallerin de sessiz ya da dominant çoğunluk tarafından bir kaşık suda boğulduğu gerçeği ile karşıkarşıyayız. Sanat kavramı açısından bundan beş on yıl öncesinde olduğundan çok daha zor ve çetrefilli şartlarda bulunmaktayız. Belki de bu nedenle hem kurtarıcı sanattan değil artık ama „kurtulucu“ sanattan bahsedebiriz! Sanat kendini bu çağın vebalinden ancak kendini esas kaygı seçmiş insanların belkide yine onu kendi temel kaygıları yapma cesarteleri ile soluk alıp verebilecektir. Bu eleştiri kimseyi toplu kalkışmaya çağırmıyor, bu hem gerçekçi değil hem iletinin mantığı ile çelişmek olur. Ancak şunu dediği kesin; sanat diye o alanlarda yaptığınız köreltme faaliyetlerini hiçbir açıdan ciddiye alamayız! Bu eleştirimiz sanatın ya da sanatçının özünde kendi özgüllük ve özgürlük koşullarını sağlaması gerektiği ebedi kaygısından da beslenmektedir.

Bu kaygımız, daha önce benzeri kaygıları olmuş olanların terkettiği fırtınalı sulara dönüşü içermektedir. Bağırmak, fırçaı tuvale, sözü sese saplamak, maddeyi yeninden deforme etmek daha çılgınca bir arzudur bgün. Çünkü, daha dün en radikal ideolojik şidder diye bağıranlar da bu maceraya karşı gelmeketen kendilerini alıkoyamamaktadırlar. Yani bu yolda yürüyecek olanların eski dostları da yoktur.

Bu kaygımız, bugünün tutuculuğu ve sessizliği ile boğulmuş bir kaygıdır aynı zamanda. Fakat ne gariptir, bu kaygıda varoluşşsal bir içgüdü vardır ve insanla yaşıt bir kaygıdır. Yani boğulduğu yer sosyal mecradır yoksa insanın içi değildir. Şimdi eski eleştirel sanat yapıcılarımızın kelli felli idare i maslahatçı konumunda olmaları sadece tarihin ve sosyolojinin sevimsiz bir tecellisdir ve kuşaklarla konjöktürlerle bir kendi yerini tekerrür mahiyetinde alır. Onların bu yeri sanat kaygısı olanların gitmemesi gereken bir yerdir. Bizim zamanın büyük eleştirmen ve sanat kavgacıları ile bugün hesaplaşmamızda ciddi bir kazanım yokmuş hissi veren bu durum aldatıcı olmasın. Şimdi, özellikle genç kuşakların, bu kırkını geçmiş kırkının da kulpu kırık kesimle halelleşmesi gerekmiyor mu?

Evet, sanatı akademilerin, fonların ve piyasa(cı)ların dışında tarif etmeyenlerin gerçekten sanat yaptıkları ve yapabilecekleri fikri eskiden olduğu gibi bugün de doğru değildir. Bu nedenle biz tekrar ve bu kez, post-konformizme karşı da durabilmeliyiz.